Koşarken ben elinde havlu ile koşardı ve durdurur durdurmaz sırtıma koyardı, ''üşütme oğlum'' derdi...
Hayatımın en zor sınavlarına girerken hep yanımdaydı... Telaş ile gururun yüzde nasıl bir ifade bıraktığını görmek için uzun uzun izlerdim onu...
''Kötüyüm anneciğim'' desem, beş dakika sonra elinde bir fincan ıhlamurla gelir, ''iç düzelirsin'' der, ''akşam ne yemek istersin'' derdi...
Dişim bile ağrısa ölmek isterdim... Kendimi koltuklardan koltuklara atardım, elim çenemde sızlanırdım... Üzülürdü ama dayanamazdım ki ben, ne yapayim...
Babam da öyleymiş... Ben hatırlamam ama bir gün yürüteçten düşmüşüm ve babam o hırsla bahçede elli parçaya ayırmış yürüteci... Sigara dumanından, isten, çok sıcaktan, aşırı soğuktan... Kısa mesafeler arası taksilerin güvenli arka koltuklarında geçmiş büyüme çağım...
Formalar, balonlar, marşlar, şampiyonluklar içinde ''sarı-kırmızı'' geçmiş çocukluğum, ergenliğim, gençliğim...
Ama bir gün gelmişti, herkes susmuştu... Bir acı vardı, dayanılmaz bişeydi... Ananemler, teyzemler, babam, annem, kardeşim herkes susuyordu...
Ben dişim ağrıdığında ölmek istiyordum, annem o acıların kat kat büyükleri ile karşı kaşıya kalmıştı... Ameliyatlar, sancılar, üzüntüler, yarım kalan mutluluklar... En mutlu anında filmin kaderini değiştiren bir olay olmuştu yani...
Dişlerimi düşünüyordum, bir de sol dizimde hala izi duran yarayı... Bu onlar gibi değildi...
Öpüyordum annemi... Onun beni öptüğü gibi... Babam hasta olmadı ama yol arkadaşıyla paylaşmaktan hasta kadar olmuştu belki... Hepimizin omzunda bir yük vardı, en büyüğü belki babamdaydı annemden sonra...
Sonra ben zatürre oldum, ''bir gün gecikseydiniz vereme dönermiş'' dedi doktor.. Annem benden daha çok korktu. Bebekliğime dönmüş gibiydim.. Her istediğim oluyordu... Bu beni mutlu etmiyordu, aksine sağa-sola sirkeli bezlerle koşan ve ilacımı dakika geçmesin diye başımda duran annem yüzünden mutsuz ediyordu... O da geçti.
Geçen gün hasta oldum yine, bütün gece sayıkladım ve titredim. Yataktan da kalkamadım, annemin uykusunu bölmek de istemedim... Ateşim 41 dereceye kadar çıktı!
Tüm hücrelerime kadar yanıyordum ama üşüyordu bir yandan tüm bedenim... Yine geldi sihirli elleriyle yanıma, dikildi başımda, beni izledi, ilaçlarımı verdi, ıhlamur yaptı, elleriyle çorba içirdi...
''Saf'' sevgisinden sunarak hemde...
O yüzden en güzel sevgiyi hakediyordu o kadın... Annem yani... Onun yaşadıklarının belki de yüzde 1'ini yaşadım ama dayanamıyordum... Başımı yastıktan kaldıramadığım her an ''annemin yanında olabildim mi'' dedim kendi kendime... Küçüktüm, o yüzden ''denedim'' dedim en azından...
Şimdi biraz daha doğruldum, o da akşam alışverişine çıktı... İçimden geldi yazıyorum... Hayatımın kadınısın annem benim...
Oğlun, Gökmen...
2 yorum:
sevdım bu yazıyı hem de pek cok..
teşekkürler =)
Yorum Gönder