Masal gibi başlıyorum direk... ''Aylar yılları, yıllar ayları, mevsimleri, takvim yapraklarını...'' falan filan olmadı tabi, sadece bir kaç gün ayrı kaldım o kadarcık. Neyse, anlatacak çok şey var, cuma akşamından telaşı vardı gelecek olan 2 gün süresinin... C.tesi günü, okulumuzun bir kulubünün kollarından tekinin kaynaşma toplantısına gittik. Akşam saat 7:30'da ayarlanan yerde bulunarak görevmi yerine getirdim tabiiki. Saat 3'e kadar Taksim'de kaldık geceleyin... Sonra, Umut kardeşimin evine gittik bu tarz akşamların benzeyen ve kaçınılmaz sonudur çünkü bu tarz akşamlardan sonra Umut'lara gitmek... 7 veya 8 kişiydik, tam hatırlayamıyorum. Biraz alkol aldık, birbirmizle dalga geçtik... Sabah ise ayakta kalan tek nöbetçisi gibi evin, saat 10'da uyuyarak günü noktala....-dığımı sanmıştım ki, 11'de acı acı çalan telefona kalkarak babamın kesin komutlarına karşı koyamadan, hemen eve döneceğimin sözünü vererek ayrıldım... Ayakta durdukça bacaklarım titiriyordu, o derece bir yorgunlukla evin yolunu tuttum, saat de 1'den 4'e kadar uyuyarak akşam 5'de içinde bulunmaya söz verdiğim okulun yolunu tuttum... Ölesiye yorgun... Sonrası film gibi demek geçiyodu aslında burayı bağlarken, tam uyuşacak birazdan okuyacaklarınızla çünkü...
Blog'a 9 Eylül 2008'de koyduğum ''Sanmıyorum'' adlı öykümün senaryo halini tamamladım Ece ile... Yani filmin sahibesi ile. Çağdaş kardeşimin filmin sonuna bulduğu süper cümlenin gazı ile başladık çekime... 4 yaşında oynadığım çorap reklamından sonra, ilk kez kamera karşısına çıkıcaktım, zordu haliyle... Rol arkadaşım Ceren ile çekimde gülmemek üzere anlaşmıştık, gülmekdik de pek... Sadece yakın çekimler zorladı birazcık.. Geri kalanı ise, arkadaş ortamında eridi gitti.. Neşeli, komik, müthiş esprili, bol çaylı, biralı, materyalli, karışık, kağıtlı, tokalı, maket bıçaklı, atkılı, paltolu bir çekim oldu... Bu arada çayı yazmamın sebebi Emil kardeşimdir. Bir çaydanlık çayı bütün fayansa dökmeyi başardı, sonra çorapları çıkartıp vileda ile sildi çayları... Depresif bir filmi her an komedi filmine dönüştürebilecek enerjim de vardı, yeteneğim de, Ece'den korktuğum için pek konuşamadım... Ara sıra gergin anlardan el ele arkadaşlık duygusu ile çıkabildik her seferinde, hep beraber. Bu arada, sette bulunan sanat eseri İtalyan kabartmaları gibi duran Gönül'e, görüntü yönetmeni, müthiş enerjik, süpersonik, psikopat, iş sevdalısı Gözde'ye ayrı bir teşekkür etmek gerek sanırım.
Sabahleyin 7'ye kadar çekimler sürdü, sonra kısa bir uyu... Hemen ardından dış mekandan kalma bir kaç basit çekimi halletmeye koyulduk. Hemen bitti çok şükür... Sonra amele tulumumu tekrar giyerek (kesinklikle ameleleri küçümseyerek söylemiyorum onların nasırlı ve öpülesi ellerine saygım hep sonsuzdur) tripot olsun, monitör olsun taşıdık okula kadar... Ve, nefes aldıkça kemiklerim batmaya başladı. Ayakta durdukça ayaklarım titremeye başladı demek yanlış olur, hiç gitmeyen bir tik gibiydi bütün gün yorgunluktan. Daha daha sonra, okula gittim sıraya oturduktan sonra, herkese hafta sonu neler yaptığımı anlattım, (tabiki ingilizce) filmde bile bu kadar zorlanmamıştım. Değişik ve güzel tepkiler aldım. Sonra Allah yüzüme baktı desem heralde tam yerini bulur. Derse gelmesi gerek hoca gelmemiş, sonra da tatil tabi... Son 3 saat ders olmadı... Evin yolunu tutum... Uzun süre sonra otobüste uyudum. Eve geldim, bir kaşık yemek yok... Annemin olmayışının 55. günü olması lazım bugün gittim yine hazır çorba ve makarna ikilisini aldım. Kardeşime yaptırdım, bu yazıyı yazmaya başladım... Makarnam da az önce bitti. Mutluyum yaa, ilişkilerim de güzel gidiyor insanlarla... Güven, saygı, sevgi, tanıdıklık, yalnızlık... Herşey şimdi bir toparlanma dönemine girmiş gibi şimdilik.... Umarım böyle devam eder, hatta güzellikler katılır içine...
Bu arada son olarak, resimleri koycam buraya settekileri gelince... Sonra da, filmi belki 2 hafta içinde falan, düşük bir ihtimal ekleyebilirim... 15 dakika olacak maksimum. Bu arada, herkesin adını yazmak istedim ordaki; Ev sahibimiz, koca oğlan, beni sırtına vurup baş aşşağı sallayabilecek kadar güçlü, canım kardeşim Umut, diğer ortak Ferdi, kedi sever Ceren, arada gelip giden Hakan, süpersonik Gözde, yine canım kardeşim Emil'im, Gönül, Ece'ciğim...
Çok çok saolun sizde... Unutmayın bugünü... Seviyorum sizi.
1 yorum:
aa merak ediyorum o zaman. nasıl bisey olduu izlemek lazım.
Yorum Gönder