22 Ocak 2009 Perşembe

**Bir Genç Kızın Defterinden...

** Kopan şey yapışır mı bedene hiç ? Plastik miyim ben ?


Günler sonra, izlediğim tüm filmleri, dinlediğim şarkıları, insanların suratlarını attım gitti... Sildim hepsini.
Arada lafı geçer, ''Gökmen öyledir, Gökmen böyledir, bunları yazar, başarılıdır...'' vs. buna benzer yüzlerce söz duymaya alıştım. İnsanların burdan attıkları tebrik maillerine, okuyanların dışarda veya internet üzerinden verdiği tepkilere hafif göğsüm kabarırdı. Hiç bir zaman böbürlenmediğimi de bilen bilir. İnsanların beni değerlendirirken girdiğim ruh hali genelde 'utanma duygusu' olur. Dün gece ise aksi bişey oldu. Yani aslında aksi demek ne derece doğru kestiremiyorum. Beklemediğim bir anda çakan şimşek gibiydi. En son böyle bir ana İstanbul'un son büyük yağmurunda bir ara sokakta koşarken başmı kaldırdığım anda denk geldiğimde yaşadım. İstanbulu 20 yıllık bir İstanbullu olarak hiç bu kadar aydınlık görmemiştim.
Bu sözü yazan da, hakikaten köklerimden bağlı olduğum birisi. Köklerin kendisiydi çoğu zaman. Bir yağmurda yitirdik kökleri. Tüm kökleri. İçim temizlendi, o da başka toprakların arasına saldı damarlarını... Dün bir yazısı geçti elime. ''Senin kadar olmasa da, ben de karaladım bişeyler... Okumanı isterim'' dedi. Aldım, okudum, öldüm.

Tam o adını ettiğim söze gelince ölmekten beter oldum. Tüm şarkıların, filmlerin, tebrik maillerinin altında resmen ezildim...
Bir dünyadan aldı beni, bir dünyaya attı beni. Atmadı da, usulca çekti bir köşeye bıraktı demek daha doğru olur.
Zaten önce de yaşamıştık böyle bişey. ''Nasıl tırnaklarını geçirmişim senin yüreğine... Bir benim bir senin davranışlarına bak... Sus. Karşılık istemiyorum..''

Neyse işte, hakikaten soruyorum.

Kopan şey yapışır mı bedene hiç ? Plastik miyim ben ?

Hiç yorum yok: