27 Şubat 2010 Cumartesi

Sudan çıkmış balık

Kasabaya taşınalı üç ay olmuştu. İnsanlarla iyi geçiniyor, çiftliğime bakıyor, kır gezmelerine gidip, akşamları çardağımda rakı içiyordum. En güzel mehtap önümde, en güzel şiirler elimde, kendi kendime, kendi halimde...
Bunun hayalini kurarak kaybettiğim zamanlar kendime helal ettiğim zamanlardan.
Neyse, gündeliğe alıştığım, insanlarla mangal yaktığım geceler birbirlerini kovalıyordu. Tek sıkıntım, göl tarafında toplanan insanların balıklara yaptığı işkenceydi. Hayvanlara da kötü davranıyorlardı...
"Yeni olmak" böyle yerlerde insanların karşılaşabileceği en kötü şeylerden. O yüzden balık tutuyordum bende.
Her tuttuğumu geri atıyordum... Garip geliyordu herkese ama, bilmedikleri şeyler vardı. Balık hafızası 5 saniye, kancalar canlarını acıtmıyor, çabuk ölüyorlar gibi inançlar yıkılması gereken tabulardandı. Balıkların canı acıyordu çünkü... O yüzden, öğütler gibi, öğretmeye niyetleniyordum tuttuğum balıkları geri atarak tekrar yakalanmamayı. Sürdü bu. Üç ay, o kadar çok balık yakalayıp, o kadar çok geri atmıştım ki anlatamam. Ve, bana inanmayanların, bana gülen insanların, artık oltaları ellerinde, üzgün üzgün evlerine döndüklerini görüyordum. Kova kova balık taşıdıkları günleri birbirlerine anlatıyorlar, beni kötülüyorlardı.
Balıklar ise nispet yapar gibi yukardan bakıldığında salına salına yüzüyorlardı.

Bunu öğretmiştim onlara çünkü, sudan çıkmış balık nasıl olunuyordu, 3 ay önce biliyordum...


Arkadaşlar, gerçekten deneyin. Düşünün sudan çıkmış bir balık olmayı. İnsan çok rahat girebiliyor o psikolojinin içine...

4 yorum:

Büşra Bayram dedi ki...

O duyguyu iyi bilirim..

Denizcan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Denizcan dedi ki...

aynen. çok iyi biliyirim...

hemera-nyks dedi ki...

bilmeyen varmıdır ki :)