31 Ekim 2009 Cumartesi

kendi içimde kayboldum resmen yahu.

Nasıl, neden, ne zamandan beri.. Kafam çok dağınık. Aşırı yoruluyorum farkındayım.. Saatlerce uyusam da yorgun uyanıyorum... Haftaya sınavlarım başlıyor, çoğu dersimin kitabı bile yok.. Sürekli aynı şarkıları dinliyorum, sürekli tuhaf şeyler yaşıyorum.. Canım sıkkın değil mi değil mi bilmiyorum bile. Farklı farklı isteklerim var. Sabahlara kadar içmek, ertesi gün uyumamak, balık tutmaya çalışmak, burnumdan solumak, üşümek biraz... Ve noktalar koymak ard arda... Belki sonra birleştiririm, belki de silerim hepsini... Ölme yeteneğimi keşfettim, artık kendimden korkmaya başlayabilirim... Bu arada saçma sapan klasörlerin içinde güzel güzel yazılarımı buldum... Tuhaf. Çoğu ağustos ayında yazılmış.. O da tuhaf, ne vardı ki ağustosta onları bana yazdıracak? Neyse, bilmiyorum.

Takıntılara bulaşasım var... Tuhaf kokular alıyorum. bazı şeyleri özledim. Umursanmamak sıkıcı ve kırıcı bugün tekrar anladım... Kafayı yesem mi diyorum, olmaz diyorum sonra hemen.. Çünkü varılacak hedefler varken ölmek ayıp olur. Önceki yazıda yazdığım yere geliyorum, çünkü bunu yapmak çok güzel.. Hayat koşu yoluma top atıp duruyor, ben koşamayacak kadar yorgunum... Şu an biraz daha rahatım.

Nefes alasım var... Hayat güzel... Canım çekirdek istedi, gel gör ki sivilce yapıyor.

30 Ekim 2009 Cuma

Didem'i Gırtlaklamak!

Yarın Nermin Bezmen röportajı var. Pazar Adam Fawer okula geliyor, resim çekip haber yazacağım..

Dün sabah 4'e kadar içtik.. Saat 2 de kahvaltı yaptık Ece, İrem, Umut ve ben... Eve geldim, akşiam yemeği falan filan.. Hayat sürekli koşu yoluma top atıyor.. Yoruluyorum ama bu koşuşturmacayı seviyorum.

Bu arada yarın Didem' de yemek yapacak bize.. 7-8 kişi olacağız sanırım. Kapıda umarım ambulans olur. Gözde Gümüşbaş bizi kurtaramazsa, öldük demektir.. Didem'e de, yemeğine de güven olmaz biliyorum çünkü.. Bi de tatlı yapıcam diyo.. Hay allahım yaa.. Tekrar bu vesile ile dua edeyim umarım zehirlenmeyiz.. Aha tam şu an olana bak sevgili günlüğüm, Didem mesaj atmış: ''Öhöm öhömmm tekrar ben... bu yüce gün için dk başı sizi rahatsız ediyorum, bundan dolayı özür dilemekle beraber umutumun bi isteği üzerine yemeği 17.30a aldık... lütfen tok gelmeyiniz ama aynı zamanda çok da aç olmayınız=)
öptüm sizi..'' demiş..

Lütfen sabır! Lütfen!

Not: Yarın bu yazıyı sesli olarak okutacağım, şimdiden Murat'tan rica ediyorum, 'ne istiyosun olum kızdan'' deme bana! O suçunu biliyor!

25 Ekim 2009 Pazar

Ov! Paparazzi!


Anılar birikiyor. Devam da edecek. Ali Kırca röportajını hocanın verişi, kalakalmam, Ali Kırca'nın karşısında dilimin tutulması, ilk fotoğrafımın beğenilmesi, ilk gazeteye basılan haberim... Dün İstanbul moda haftasını fotoğraflamaya gittim. Mankenler, kainat güzelleri, oyuncular, parfümler, içkiler, takım elbiseler, şallar, güzel kravatlar, kırmızı halılar... Her şey güzeldi. İçeri girmek istedik, almadılar. ''Basını rahat bırakın arkadaşım'' dedim! Ama içimden.. Henüz sesimi o kadar çıkartamıyorum insanlara karşı. Neyse, basın davetiyemiz olmadığından, geri çevirdi bayanın bir tanesi... Sinirlerime hakim oldum, etrafını döndüm alanın.. Kısa demirlerle çevriliydi ve ben ''sadece haber aşkı için'' geçtim o demiri! Girdim içeri, çektim fotoğrafları! Meslektaşım Umut'ta yanımdaydı.

Siyah gömleğim, boynumda makinem (ki uzak olacağını düşünerek yanıma aldığım 70'e 300 objektifle zorlanarak da olsa) gayet yakışıklı ve karizmatiktim.. Saçlarım da güzeldi, pek sırıtmadım aralarında...

Buyrun beyefendi dediler, içki alın dediler, özür dilerim çarptığım için dediler.. Harikaydı. İyi anlaştık. Güzeldi. Harika bir tecrübeydi.

20 Ekim 2009 Salı

bir gazetecinin günlüğü

Öptü beni: ``Bunlar, kainat gibi gerçek dudaklardır,'' - dedi.
``Bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır,'' - dedi.
``İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
``körler onları görmese de, yıldızlar vardır,'' - dedi...

Nazım!

Artık ''neredeyse'' düzenli bir hayatım var. ''Şöyle böyle!'' derken geçti aylar. Üniversitedyim. 1. sınıfım. Haberler yazıyorum, röportajlar yapıyorum... Büyük bir şanstır, ilk röportajımı Ali Kırca'yla Show tv binasındaki ofisinde yaptık. İnanılmaz bir tecrübeydi. Güzel geçiyor günlerim.. Tatlı yorgunluklarım birikti, üst üste bindi, tek kötü yanı o... halsiz halsiz dolaşıyorum biliyor musunuz? Bilin. Gökmen çok yorgun. Hasta. Yaşlı. Hadi ormayın artık.. Ve farkındayım, burayı da düzene sokmalıyım.. Bunu yapmalıyım.. Yarın görüşürüz..