28 Ekim 2013 Pazartesi

Cumhuriyet Bayramı üzerine...

... İstanbullular, Kızılay'ın çağrısına kulak vererek Kurtuluş Savaşı'na para ile katkı sağlamak için gazetelerde sıraya girdi. 'İleri' gazetesinin dar idarehanesinde sığmayanların büyük kısmı dışarıda kalmıştı. Kaldırımın yakınında bir işgal devriyesi göründü. İstanbullular, normalde bu devriyelere yol verirdi ancak bu kez kimse kılını kıpırdatmadı. Devriye, alt bir sokaktan devam etmek zorunda kaldı... 
İçeride, daha afyonu patlamamış olan idare memuru , bir deftere söylene söylene bağış yapanın adını ve miktarını yazıyordu... 

"Kahveci Ali, 100 kuruş, Eskici Yusuf, 50 kuruş, Hallaç Asım, 75 kuruş, Bakkal Adem, 200 kuruş..." 

Sırada, küçük, cılız bir oğlan vardı. Bir önceki bağışçının çocuğu sanan memur, öfkeyle, çocuğa yürüyüp yol vermesini için işaret etti. Çocuk yürümedi. Büyük bir ciddiyetle bütün servetini masanın üzerine bıraktı.

"Hasan! 5 kuruş"
Suratsız idare memurunun gözleri doldu. Ağladığını göstermemek için yüzünü, kocaman mendilin arkasına sakladı...
(Şu Çılgın Türkler - Turgut Özakman, Sf. 47)

- İşte Cumhuriyet, böyle kazanıldı. En büyük bayramımız, Cumhuriyet Bayramı, kutlu olsun!



(Turgut Özakman'ı da rahmetle, sevgiyle anıyorum...)