5 Ağustos 2010 Perşembe

Karın ağrısı işte.

"Çık dolaş" dedim yağmura. Yağmur dolaşmaya gitti bulutlarla. Güneşi kovdum, sessiz sakin uzanıyorum.
Bir şiir geliyor dilimin ucuna; ama emin değilim sözlerinden. Özdemir Asaf yazmıştı: "Son isteğin nedir? Sorusu, Çok, çok kolaydır, ...ilk isteğin nedir? Sorusundan" Gerisini getiremiyorum.
Yarım kalan şeyler koğuşuna yolluyorum.
Neyse ki kafamda böyle bir yerim var. İstediğim zaman yarım kalmasını istediğim ne varsa yollayabiliyorum. Saate bakıyorum; yaşadığına pişman. "Bu kadar yavaş dönülür mü?" diyorum "Yorgunum" diyor. "Ben de" diyorum. Sonra beraber dönmeye başlıyoruz. O duvarında, ben yatağımda.
Uyku tutmuyor. Saat 4'tür desem diğer tüm çalışan saatleri yalancı durumuna düşürürüm. En aşağı 7 olmuştur.
Buna da canım sıkkın ya.
"Başka şeyler düşün" telkinlerimden de sıkılmadım değil. Düşünemiyorum.
O'nu alıp ilk uçağa, ardından ilk trene sonra da ilk vapura binmek istiyorum. Çünkü insan insanı yolda tanır derler. Seni hemen, kısa yoldan, aniden tanımak istiyorum. -hoş, tanımasam da olur- Yola çıkmak, aşık olmak, sabah akşam koklamak istiyorum. "Ne bir dost, ne bir sevgili, Dünyadan uzak bir deli... Beni sarar melankoli: Kafamın içersi ölür." diyor Sebahattin Ali. Panomdan okuyorum.
Karnımda bir ağrı.
Uyku? Uykuuu? Neredesin?

Hiç yorum yok: