1 Ağustos 2015 Cumartesi

Gidişine dair açıklamamdır

Hırsım:
Çıktı geldi hırsım. "Otur, konuşalım" dedim. Dinlemedi. Öyle sıktı ki yumruğunu, indirse; dünyadaki bütün çerçeveler inecekti.

Ruhum:
Sakinliyordu ruhum ara sıra. Mantığın birkaç kırıntısı yanındaydı. Bakındı sessizce, sağa sola. Aslında o da inceldiği yerden kopsun istiyordu ancak, kendisi de incinecekti sonunda, biliyordu.

Bedenim:
Sanki fırtınalı denizde, okyanusun ortasında ayakta durmaya çalışıyordu. Bedenime en çok "yılgın" ifadesi yakışıyordu. İş dönüşü koltuğa oturur oturmaz uyuklayan babalar gibiydim.

Sen:
Sen pazar yeri gibi canlıydın. Hayattaki tüm istekleri yerine gelmiş, ya da ne bileyim, bir savaşı sonuna kadar hak ederek kazanmış bir komutan gibiydin.

---

Gündüz:
Gürültü var. Arabalar var. Geçiyor, duruyor. Bazıları park ediyor. Dörtlüleri yakıp sigara almaya inenler var. Çocuklar görüyorum. Çiçekler kuru balkonda. Alt komşum çocuklarına bağırıyor. Yaşıyorlar.

Gece:
Çıt yok. Tanrı, dünyadan elini eteğini çekmiş, olacakları izliyor. Sarhoşlar var ve tabii palavraları. Bazen duvarda şişeler kırılıyor. Tek ses bu. Birkaç saniye uyukluyorum bazen. Seri nefes alınca, göğüs kafesimdeki kemikler batıyor sanki ciğerime. Uyanıyorum.

Açıklama:
Belgeseller izliyorum. Dünyanın kabuğundaki kalınlığın ve kamplumbağların yumurtalarını bırakışının nedenleri var. Ben, gidişini açıklayamıyorum.

Hiç yorum yok: