12 Temmuz 2008 Cumartesi

ÜNİVERSİTE VE TÜRBAN


Yıllar yılı ülke gündemini meşgul eden bu konu, aslında çözülmesi güç bir olay değil. Tartışılmaya değer bir konu olup olmadığı da ayrı bir konudur ki bence bunun gereği yoktur.
Yıllar yılı 'dini simge' olan (ama hala bu konuda bile tartışılan) ama günümüzde çok değerli (!) Başbakanımızın 'siyasi simge' olarak görmesi ile boyut değiştirdi. Çağa ayak uydurduğunu savunan bir başbakanın ülkesinde bu tartışma çağ dışı olarak da kabul edilmesi muhtemeldir.
Çağdaş dünyadaki kadının yeri, çağdaş olmayan ülkelerdeki kadının yeri arasındaki fark göz önüne alındığında ortaya çıkan farkı fazlaca açıklamaya gerek kalmadan sunulan yaşam şartlarından da anlayabiliriz.
Geri kalmış toplumlarda 'araç' olan kadınlar miraslardan pay alamamakta, kuma olabilmekte, şeriat olan ülkelerde idam edilecek olursa bakire değilse bozulup öyle asılmakta, kapanma zorunluluğu getirilmekte.... vb. sorunlarla karşılaşmaktadır. Oysa ki 21.yy'ı yaşayan dünyanın bu takım sorunları aşarak, refah içinde birlikte yaşamalıdır. Kadınlara seçme hakkkını veren ilk ülkenin bir ferdi olarak bunu rahatça dile getrebiliyorum.


Eğitim konusunda da çeşitli sorunlar yaşayan kadınlar fırsat verildiği takdirde neler yapabileceğini başbakan olarak, adalet bakanı olarak, yargı başkanı olarak ülkemizde de örneklenmiştir. Bizim ülkemizdeki bu örneklere bugün şeriat ile yönetilen İran, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn... gibi ülkeler de bu eşitliği sağlayarak, ülke kadınlarını bu şekilde yönetime katabilir, önemli yerlere getirebilir.
Ülkemize döndüğümüzde bugün siyasatte bölücülük olarak kullanılıp 'siyasal simge' olarak görülen türban ülke içinde hükümet ile üniversiteleri, medyayı, yabancı ülkeleri, yargıyı bölerek ülke içindeki huzursuz ortama zemin hazırlamıştır. Ülke 6 sene öncesine kadar üniversitelerde türbanı tartışmıyor iken, şimdi nerede bir kapatılması gereken siyasi bir açık, bir yolsuzluk, bir düzenbazlık varsa ülke gündemindeki türban 'sorunları' örtmek için kullanılıyor. Bugünkü medyadaki kamplaşma da bunu gösteriyor zaten.
Üniversite dışında türban takan kimseye başını aç baskısı yapılmıyor, kimseye sosyal hayatında ters bir tepki gösterilmiyor... insanların 'kapananlara' gösterdiği saygıyı kapananlar da üniversiteler için alınan kararlara saygı göstermek durumundadır.

Bu anlayış şu davranışı getirir: Kapıya kadar türbanınla gelirsin. Dersine girersin. 3 saat 5 saat dersinin görür çıkarsın, çıktığında türbanını takarsın. Bu fedakarlık eminim ki kimseyi cehenneme göndermez. İşin siyasal değil ise bu davranışı herkes senden bekler.
İşin siyasal ise '7.4 Yetmedi mi?' gibi pankartlar açarsın. Seni de sindirirler zaten.

Zaten bugünkü yöneticilerin karısı kapalı olanlar da geri kalmış çağ dışı zihniyete göre hareket ediyor. Bakın Başbakanın karısı üni. mezunu ama çalışmıyor.
Eğitim Bakanını karısı öğretmen ama işi bıraktı.....

Gibi birçok örnek mevcut. Zihnimde mevcut olanları söyledim sadece, kim karısını kaç yaşında almış, kaç yaşında kapatıp evde oturmuş... detaylı bilgiye bu konuda Soner Yalçın'ın ''Siz Kimi Kandırıyorsunuz'' eserinden ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok: