10 Temmuz 2008 Perşembe

Türk Kahvesinin Gelişimi


Bugün, herkesin evinde mutlaka bulunan ve bulundurmamayı ayıp saydığımız, olmayınca kötü hissetiğimiz şeylerden biri olan Türk Kahvesinin yükseliş öyküsü nasıldır sanırım çok kişi bilmez.
Ben de bu öyküyü eski bir İstanbul yerlisinden dinledim. Çok da etkilendim gerçekten.
Osmanlı zamanında yabancı devletlere verilen 'kapütülasyonlar' yabancılara Osmanlı Ülkesinde okul açma, hastane açma, mahkeme açma, konsolosluk açma, düşük gümrük vergisi.... vb. türden ayrıcalıklar elde ediyordu.
İstanbul'da ve Anadolu'da zanaatte yabancılar vardı, ticarethanelerde, otellerde, toptancılıkta... Osmanlı vatandaşı ise geçimini topraktan kazanıyordu ve bu devir daim de cumhuriyet dönemine kadar sürdü.
(Hala sürer ama Türk vatandaşları bugün azınlık durumunda değildir). İstanbul'da yani Osmanlı'nın başkentinde 'Eminönü Semtinde' küçücük bir dükkanda kahve çeken ''Mehmet Efendi'' diğer işlerde olduğu gibi geri kaldığı azınlıkların etrafında kendi durumunu sindirememesine rağmen dünya görüşünde kin duymayan bir adamdı.
Günlerden bir gün Mehmet Efendinin Çengelköydeki arazinin ölüler için gömecek yeri kalmayan, ve kiliseye yakın olduğundan arazisini satın almak için gitmişler. Papaz, vardığında karşılaştığı 'aksi' adama konuyu açmaya bir süre tereddüt etse de en sonunda konuya girerek araziyi istediğini söylemiş ve hiç beklemediği bir tepki almış; Mehmet Efendi arazisini satmayacağını, hele bu iyiliği müslüman olmayan birine yapmayacağını söylererek papaza zaten kendi memleketinde onların koşullarından zor yaşadıklarını anlatmış ve asıl merk ettiği (o zamanın) köhne kalan bir toprak parçasının hristiyanlar tarafından ne yapılacağı olmuş. Papaz bir süre sonra tam ümidini kesmek üzere ilken Mehmet Efendi beslediği kuşkuyu soruyu yönelterek arazinin ne olacağını sormuş ve 'mezarlık yapmak istediklerini' söyleyince 'alın sizin olsun' demiş.
Bu iyilik konusunda şaşkına dönen papaz ne dediğini bilmese de para konusunu açmış. Mehmet Efendi konu üzerinde direterek köşesi karalanmış kağıda kendi el yazısı ile arazinisi 'bedelsiz' olarak verdiğine dair imzayı atarak papaza uzatmış.

Yapılan iyilik uzun süreler boyunca bölgede anlatılmış ve dilden dile dolanarak ''Mehmet Efendi'nin iyiliğinin bedeli'' konuşulup durmuş. Yapabileceği tek iyiliklerini ise gidip 'kahve' almak olduğuna kanaat getiren hirstiyan cemaati bu iyliğin bedeli olarak 'kendileri de alışarak' iki sene içinde de Mehmet Efendi'yi de zengin ederek başka dükkanlar açmasını sağladılar.
O zamanlar hristiyan içeceği olan kahve zamanla zenginlerin, günümüzde de herkesin yegane içeceği oldu. Artık evde bulunması 'adetten' olan kahvenin hikayesi böyle işte...
Bu anının da 40 yıllık hatrı olsun.

Gökmen Kaya

2 yorum:

Adsız dedi ki...

emeğine sağlık kardeşim tüm çalışmaların için genel kültür açısından iyi oldu devamını bekliyorum.

Gökmen Kaya dedi ki...

çok teşekkür ederim kardeşim ilgine.