4 Şubat 2009 Çarşamba

Bunlar Benim Çocuklarım ''Derin Kazınmak...''

Siyahları silemediğim günlerdi o günler...
Bir '' ölmek '' istiyordum ki, dillere destan olsun. Ölümüm yakışıklı olsun elleri saçını düzeltirken çıkmış ilk okul fotoğraflarım gibi. Ölmek istiyordum işte...
O zamanlar çok film seyretmemiştim, '' ağzından kan boşalarak öldüğünü '' görmemiştim Savaş Dinçel'in. Karaktersiz kişiliklerle de dolu değildi çevrem. Bir Allah'a inanır, ona güvenirdim. Orta sondaydım, daha büyümemiştim... Ellerim de bu kadar büyük değildiler, düşüncelerimde değildiler...
Bir öğlen eve geldim koşa koşa... Bir elimde ateri kasetim vardı, diğerinde kırmızı klasörüm. Çok komik birşeymiş gibi yüzü gülümseyerek diz çöktü önümde kırmızı gözleri ile '' annem... '' ''Oğlum'' dedi, ''Ben kanser olmuşum...'' Hayatın tokatını yediğimin ilk günüydü, ilk karşılığımı diğer yanağımı da dönerek verdim. Rezil ettim onu.
O yüzden büyüğüm ben. Hiçbiriniz bilmezsiniz. Çocukluğum ip atlardı. Eli çenesinde uzaktan izleyen de bendim.

Hep böyle şeyler hatırladım çocukluğumdan.
Dağ başında çorak bir arazi üzerindeki yalnız evler gibiydim... Komşusuz ve manzarasız, tahtalar içinde '' tahtalaşarak '' büyüdüm...
Hiç unutmam, SSK'dayız babamla... Acilen lazım sağlık karnesi tedaviler için. Altından kalkılamayacak yoksa.
Rüşvet istediler. Gözümün önünde. Bir tane çaycı. Sadece erken çıkması için karnenin...
Babamı da unutmam o gün. Açtım, simit bile istemedim. Siyah cüzdanının en derinine sakladığı 10 Alman Mark'ını çıkarttı, adama uzattı, gittik.
Böyle bir babam vardı, hala var.. Gururumuz hırkamız yani omuzlarımızda.

Ve şunu da unutmam ben hiç.
Bu odadır hatta... Bu yazıyı yazdğım yer... Yere örtüyü ben sermiştim hatırlıyorum. Oturdu tam ortasına koyduğu tabureye, üst komşu saçlarını kesti makineyle.
Annem nasıl ağladı bilir misin ? Bilmezsin.
Bende ağlamıştım o gün... Telefon sehpasının altında başımı ellerimin arasına alıp gözyaşı dökerken diz çöküyordum... Az sonra yalan söyleyeceğimden habersiz hemde...
O sildi gözlerini... Ben sildim gözlerini... Kahverengi-siyah karışık olan saçlarını düşündüm... Karşımdaki kadını gördüm.
Gittim, sarıldım, koklarken söyledim. '' Çok yakışmış anneciğim... '' Yüzüne bakmadan söyledim. Anlardı yoksa yalanımı. Sevmemiştim annemi.
Günlerce bonesini bağlarken de... Bonesiz gördüğümde de...
Düğüm düğümdüm. Ama güler yüzlü.
Ve, be hep dua ettim.'' O '' şahidimdir.
Küçük ellerim bile geliyor önüne gözlerimin...

Ve o günün hatırasıdır bana hayatımda hep kalan... Kalacak olan...

Ağlayınca oluyor böyle işte... Onlarca çocuk zıplıyorlar kalbimde...
Hepsi de ağlıyorlar.
Uğultusunu kesemiyorum içimde ağlayan çocukların.
Para çıkartsam cüzdanımın en ücra köşesinden uzatsam...
Susarlar mı sence onlar..?

Susmazlar !

Çünkü O'nlar, benim çocuklarım!

Hiç yorum yok: