16 Aralık 2009 Çarşamba

Hayatımda okuduğum en iyi köşe ve Yılmaz Özdil yazısı!

Ağzının tadı olan var mı?

Keyfi yerinde olan?

Bi mutsuzluk...

Bi bezginlik...

Bi keder hâkim ortalığa.

Havada hüzün asılı sanki.

Gülümsemiyor kimse...

Veya, patlar gibi gülüyor.

Olur olmaz ağlıyor sonra.

Bak mesela, grizudan ölen 19 gariban madenciyi emekli etmişler, ödül olarak Bursa’da... Halbuki, 6 tanesi zaten emekli... Emekli maaşı yetmediği için inmiş taa 220 metre aşağıya.

Dramımız komik.

Komedimiz trajik.

Vicdanlar sağırlaştı.

Duygular kataraktlı.

Bi bıkkınlık, bi güvensizlik...

Ve, kesif korku.

Molotof mu yiyeceğiz otobüste?

Şu herif canlı bomba mı yoksa?

Bir yandan terk edilmişlik hissi...

Yalnızlık tarifsiz.

Bir yandan garip bir merak...

Aleviymiş Ayşe.

Duydun mu, Kürt’müş İbrahim.

Bi taraftan geçmişe özlem.

Bi taraftan gelecekten endişe.

Çocuklarımız n’olacak filan.

18 yaşında karamsar.

78 yaşında huzursuz.

Şeytan diyor...

Tası tarağı topla, çek git!

Gitsen, gidemezsin.

Kalsan, manasız.

*

Hiçbir yere giden oyuncak trenin yolcuları gibiyiz, dön dolaş, aynı yer.

Aynı çaresizlik.

*

Ne Anayasa Mahkemesi çözebilir bu işi, ne savcı, ne polis, ne de bana göre işlevini yitirmiş olan Meclis... Ne seçim tarihi kimsenin umurunda, ne de rekor ikramiye ve şıkırtılı hayaller vaat eden piyango.

*


Yılbaşına, taze umutlara 2 hafta kalmış ama, sanırsın 2 asır ötede... Psikiyatra ihtiyacı var Türkiye’nin. Toplu terapiye.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

O kadar anlamlı yazmış ki ağzım açık kaldı, gerçi herkesin görüp söyleyemediği vee aman içim sıkkın dediği bir konuya parmak basıp yarayı kanatıp sonuna da terapi lazım demiş, lazım da para olmayan napsın ya da bu vicdansız insanlar silsilesinde herkese vicdanlı ve onları dinleyen biri mi lazım ki!