13 Eylül 2011 Salı

yedi kişilik cenaze ve sepya fotoğraf.

sepya bir fotoğrafı vardı.
boynunu bükmüş, saçları parlıyor.
sanki içinde değil gibi fotoğrafın
yüzü düşük,
sol eli yüzünde,
başını bir cama yaslıyor.

masasında dururdu.
kendiyle göz göze geldiği tek fotoğraftı.
eylül ortası öldü
aldılar, yıkadılar, gömdüler.
sıradan bir seramoniydi gidişi.
cenazesinde yedi kişi vardı.
doğup büyüğümüz
sonrasında öldüğümüz gerçeğini anlatıyordu bize.
sıradan bir gidişti.
burnu bile kanamadan ölmüştü.
yaşı 28.

hikayesi anlatılsa arada kocaman boşuklar olur
insanların dolduramayacağı boşluklar.
kedilerin, kalabalıkların, arabaların ve denizlerin de.
"bir şey bırakmak gerek giderken" diyordu hep.
bir mektup bıraktı.
okunsa belki insanlık kurtulur, medeniyete ererdi.
tek odalı evinde astı kendini.
yaşı 28.
sayınca hemen bitiyor değil mi?
yaşayınca da öyledir, eminim.

o fotoğraf geliyor şimdi aklıma.
sepya.
tek fotoğrafıydı zaten.
sonradan anladım ki, kendiyle konuşuyordu.
saçları parlıyordu, saçları ne güzeldi.
o kadar sıradandı ki, tanrıya vereceği bir hesabı yoktu
yedi kişi gömdük.
saysan yedi günü üst üste güzel geçmemişti.
sanki yedimizin çoğu
o mezarın başında fazlalıktı.



Gökmen Kaya

Hiç yorum yok: